Sağlığımız Konuşmaya Değer: İnme Belirtilerini Fark Et, Hayat Kurtar!

“Dünya İnme Günü” kapsamında gerçekleştirilen “Sağlığımız Konuşmaya Değer” söyleşisinde nöroloji uzmanı Doç. Dr. Melek Kandemir Yılmaz’ın bilgi verdiği söyleşide, ülkemizde de yılda binlerce kişiyi etkileyen inme ve beraberinde getirdiği sorunlara dikkat çekildi…

Sokak TV

Sağlığımız Konuşmaya Değer: İnme Belirtilerini Fark Et, Hayat Kurtar!
Yayınlama: 04.11.2025
132
A+
A-

Tüm dünyada erken ölüm ve sakatlığın önde gelen nedenlerinden biri olan inmenin görülme sıklığı, gerek Türkiye’de gerekse gelişmiş toplumlarda giderek artıyor. Türkiye’de birkaç milyon kişinin inme geçirdiği biliniyor. Erişkinlerde sakatlığın en sık nedeni olarak öne çıkan inme, ölüm nedenleri listesinin de en üst sıralarında yer alıyor. İnmenin ülkemizde yılda yaklaşık 50.000 ölümden sorumlu olduğu belirtiliyor.

Beyin, beyin sapı veya beyincikteki bir bölgenin kan akımının bozulması nedeniyle inmenin (felç) ortaya çıktığını belirten Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Melek Kandemir Yılmaz,“İnme kalıcı hasar bırakabilen, yatağa bağımlılık yaratabilen ciddi bir durumdur,” dedi.

“Hemen Dilinizin Altında Şeker Eritin”

İnme semptomlarının aniden ortaya çıktığına dikkat çeken Doç. Dr. Melek Kandemir Yılmaz, herkesin bu belirtilere karşı dikkatli olması gerektiğini söyledi. Doç. Dr. Yılmaz,

“Bu semptomlar vücudun bir tarafında uyuşma ve/veya güçsüzlük, yüzde asimetri, konuşmada bozulma (peltek konuşma) veya anlama/konuşma bozuklukları, tek gözde ani görme kaybı atakları, bir tarafı görememe, çift görme, baş dönmesi, dengesizlik, beceriksizlik, ani ve şiddetli baş ağrısı şeklinde olabilir. Kan şekerinin düşük veya yüksek olması inme benzeri belirtilere neden olabilir. Eğer diyabetiniz varsa ve nörolojik belirtileriniz başladıysa, kan şekerinize bakın veya bakamıyorsanız hemen dilinizin altında şeker eritin. İnme belirtileri ortaya çıktığında hemen 112 aranmalı ve/veya en yakın hastaneye ulaşılmalıdır,” diye konuştu.

“Fazla Kilolu Olmak Riski Artırır”

İnmenin iki şekilde ortaya çıkabildiğini belirten Doç. Dr. Melek Kandemir Yılmaz, şu bilgileri verdi:

“Damar tıkanıklığına bağlı (iskemik) olan inmeler tüm inmelerin yaklaşık yüzde 70-80’ini oluşturur. Damar duvarında oluşan plaklar riski artırır. Bu nedenle, yüksek tansiyon, şeker, kolesterol yüksekliği, uyku apne sendromu gibi hastalıkların kontrol altında olması çok önemlidir. Yaş, ailede inme öyküsü, sigara/alkol, madde kullanımı ve fazla kilolu olmak da riski artıran diğer faktörlerdir. 

Damar tıkanıklığına neden olan pıhtı bazen kendiliğinden çözülür. Bu da 24 saatten kısa süren geçici bir inmeye neden olur ki, biz bunu “geçici iskemik atak” olarak adlandırırız. Geçici iskemik atakta kalıcı bir hasar olmasa da, şikayetler başladığında geçici olduğunu bilemezsiniz veya anlayamazsınız, bu nedenle vakit kaybetmeden hastaneye başvurmanız önemlidir. İleride inme geçirme riski yüksek olduğundan, mutlaka gerekli tetkikler yapılmalıdır. Daha nadir görülen, belirgin semptomlara neden olmayan ve fark edilmeyen sessiz inmeler ise yapılan beyin görüntülemelerinde saptanır.”

“Kan Sulandırıcı Haplara Sarılmayın!”

“Hemorajik inme” olarak adlandırılan inmelerin ise kanamaya bağlı olarak geliştiğini ve belirtilerinin damar tıkanıklığına bağlı olan inmeyle aynı olduğunu anlatan Doç. Dr. Melek Kandemir Yılmaz’ın bu durumla ilgili uyarıları ise şöyle:

“Burada önemli olan, beyin görüntüleme tetkiki (BT/MR) yapılmadan ‘Ben felç geçiriyorum’ diyerek kan sulandırıcı alınmaması gerektiğidir. Kronik hastalığı (hipertansiyon, diyabet vb.) olanlarda ve yaş ilerledikçe risk artmaktadır. Uzun süreli tansiyonun yüksek seyretmesi, damar duvarına zarar vererek incelmiş olan bölgeden damarın yırtılmasına ve kanamaya sebep olur. Bazı damarsal bozukluklar da (anevrizma gibi) kanamaya sebep olabilir. Ayrıca, hemofili gibi pıhtılaşma bozukluğuna sebep olan bir hastalığınız varsa veya kan sulandırıcı ilaç kullanıyorsanız, risk artar. 

‘Erken dönem’ dediğimiz inmenin başlangıcından itibaren ilk 1 saat içerisinde, hastanede müdahale edilerek bazı hastalarda inmenin geri döndürülmesi sağlanabilir. Pıhtı çözücü ilaç uygun hastada ilk 4-5 saat içinde yapılırsa etkili olur. En önemlisi, ne kadar erken yapılırsa o kadar geri döndürme şansının ve sekelsiz iyileşme şansının yüksek olmasıdır.”

Bir Yorum Yazın


Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.