İmar Geçmişini Yok Sayan Bodrum / Bülent Korman “Sokak” Yazıları…

İmar Geçmişini Yok Sayan Bodrum / Bülent Korman “Sokak” Yazıları…
Yayınlama: 10.09.2025
311
A+
A-

İmar Geçmişini Yoksayan Bodrum

Bülent Korman / KONUK YAZAR

Paris’in 50 dereceyi bulan sıcaklarla karşılaşması artık bilim kurgu değil, şehir yetkililerinin üzerinde çalıştığı bir olasılık.

Böyle bir durumda asfaltlar eriyecek, elektrik kabloları yanacak, ulaşım duracak ve kritik hizmetler aksayacak.

Bilim insanlarına göre 50 derecelik sıcak dalgalarını yaşamak yüzyıl sonuna kadar —hatta emisyonlar hızla artarsa 2050’ye kadar— mümkün.

Toplum olarak bu riski görmezden gelemeyiz”, demiş çevreci belediye meclis üyesi Alexandre Florentin.

Kentteki tüm siyasi partilerden belediye meclis üyelerinin yer aldığı bir komiteye başkanlık ederek, başkentin aşırı sıcak hava dalgalarına karşı kırılganlıklarını inceledi.

Komite, kriz simülasyonundan ayrı olarak, “Paris 50°C’de” başlıklı raporunu 2023’te yayımladı.

Raporda, yaygın çöküşlere yol açabilecek sıcaklık eşiklerinin bulunduğu ve bunun da felç edici domino etkilerini tetikleyebileceği sonucuna varıldı.

“İklim krizinde asıl yenilik en eski şeyleri yeniden hatırlamak olabilir” deniyor.

Bodrum’da, doğru dürüst bir envanterinin olup olmadığını bilmediğim sayısız ”su sarnıcı” var…
‘Kümbet’ der yerli halk onlara .

Evimin etrafında olanlardan biliyorum, çoğu demir parmaklı basit bir kapıyla kilitli.
“Kasabanın “süsü” gibi şimdi onlar..

Kimi “Bizans işi” der, kimi “Kanuni yaptırmış” der…
Ama sanki ‘geçmiş hayatta öyle bir adet yokmuş’ gibi yaşar şimdi Bodrum.

Olmayan/ yetmeyen su bitti- bitiyor kayıkçı kavgası dışında, bizde de siyaset erbabı kasabanın “yağmur suyunu ziyan etmemek” esaslı geçmişini bir düşünse iyi olur.

Habire iskân alıp dağı taşı kapmak isteyenlere, “önce sarnıç yapma geleneğini çalış da gel” dense, belli ki fena olmaz.

Kayaköy de terkedilmiş evlerin çatıların “ters çatı” diye bilinir.
Her evin çatı suyunu topladığı sarnıcı da dibindedir.

Gereksiz miydi bu detay?

Bodrum’un kalın taş duvarlı eski evleri de temelde bir ‘yerel iklime uygunluk’ anlayışına ait sayılmaz mı?

O evlerdeki iç avluların günün her saatinde bir köşesine gölge verecek şekilde inşa edilmeleri de aynı aklın eseri değil mi?

İstanbul’da Doğu Roma, “Su Kemerleri” (Aqueducts) yapmış, şehrin su ihtiyacını karşılamak için çok gelişmiş bir su yolları ağı kurmuş. Valens Su Kemeri (Bozdoğan Kemeri) bunların en ünlüsü, malûm.

Şehir içinde, farklı yüksekliklerdeki mahallelere su ulaştırmak için karmaşık bir dağıtım sistemi varmış.

Osmanlı Bizans’ın inşa ettiği su kemerlerini ve altyapıyı kullanmaya devam etti.
zamanla sarnıçlar (yeraltı su depoları) kullanıldı. Yerebatan Sarnıcı ve Binbirdirek Sarnıcı gibi.

Ayrıca Yeni Su Yolları da yaptı. Kırkçeşme (Mimar Sinan’ın eseri, 16. yy) gibi.

Osmanlı su kültüründe en önemli unsur, halka açık çeşme ve sebillerdir.
Su şebekesinden veya sarnıçlardan gelen su, böyle dağıtılırdı.

Tekrarlıyorum:

İklim krizinde asıl yenilik, en eski şeyleri yeniden hatırlamak olabilir.

Böylece. Göbeklitepe’yi görüp, “Vay anasına, helâl olsun adamlara’ demek dışında, 12 bin yıl öncesinden lâf ötesinde birşeyler anlamak ve öğrenmek mümkün olur.

Bir Yorum Yazın


Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.