Yanı Başımızda Özgün Bir Vakıf: Eget

Yanı Başımızda Özgün Bir Vakıf: Eget
Yayınlama: 13.08.2025
251
A+
A-

 

 

HAT (Hamdi Topçuoğlu): Bize kısaca EGET’i tanıtır mısınız?

Özlem Uzman: Türkiye’nin en önemli sorunlarından birinin eğitimsizlik olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle vakfımızın eğitim temelli olması gerektiğini düşündük.

EGET’in açılımı “Eğitim, Geriatri, Ekolojik Tarım, Turizm Vakfı”dır.

Geriatriyi ise daha çok gerontoloji alanında ele alıyoruz. Bizi diğer sivil toplum kuruluşlarından ayıran en önemli özellik, bağışlara bağımlı bir yapımızın olmayışıdır.

Amacımız sürdürülebilir bir sistem kurmak. Ne yazık ki, ülkemizde pek çok vakıf, kurucuları hayatını kaybettikten sonra ya faaliyetlerine devam edemiyor ya da kötü niyetli kişilerin eline geçiyor. Bu nedenle Mütevelli Heyeti’mizi oluştururken çok özen gösterdik, doğru kişilerle bir arada olmayı hedefledik.

Ayrıca sürdürülebilir gelir kaynaklarımız olmasını istedik. Felsefemize en uygun alanların ekolojik tarım ve sağlıklı yaşam turizmi olduğuna karar verdik ve yatırımlarımızı bu alanlara yaptık. Elde ettiğimiz geliri eğitim burslarına aktarıyoruz.

 

HAT: Kurucunuz Safai Bey’i tanıtır mısınız?

Özlem Uzman: Safai Bey için “ilginç bir insan(dı)” demek istemiyorum; biz ona çünkü hâlâ “Yaşayan Safai” diyoruz.

Kendisi mimar, sanatçı, ressam, düşünür, ozan ve fotoğraf sanatçısıdır. Bunun yanında tarım konusunda da ziraat mühendisleri kadar bilgiliydi. Yıllarca şehirde yaşadıktan sonra, köylere göçün henüz moda olmadığı bir dönemde Burdur’un bir köyüne yerleşti. İlk damla sulama sistemlerini kurdu, ekolojik tarımı ve hayvancılığı öğrendi, kaliteli koyun ırkları yetiştirdi. Vizyonumuzun temellerini Safai Bey attı.

 

HAT: Siz sürece nasıl katıldınız?

Özlem Uzman: O dönemde İstanbul’da yaşıyordum, Safai Bey ise Burdur’un Kargalı köyündeydi. Konuşmadan, aynı şeyleri düşündüğümüzü fark ettik. Safai Bey vizyonu ve bilgisiyle bize yol gösterdi, tohumları attı, yeşertti. Ardından “Ben bu dünyayla yeterince uğraştım, artık sıra sizde” dedi.

 

HAT: Bu vizyon neleri kapsar?

Dr. Naki Bulut EGET Vakfı, her şeyden önce dezavantajlı kişilerin yanındadır. Kimdir dezavantajlı kişi? Eğitimini zorluklarla sürdürmeye çalışan gençler, desteğe ihtiyaç duyan yaşlılar… Kuşkusuz çevre de bu kapsamda bizim için büyük önem taşır.

Bunca teknolojik ve bilimsel gelişmeye rağmen eşitsizlikler hâlâ çok fazla. Biz kendimizi bu kesimlerin yanında konumlandırdık ve onlara destek olmaya karar verdik. Bunu yaparken de vahşi kapitalizmin kuralları yerine, örnek teşkil edecek kaynak oluşturma modelleri geliştirmeyi hedefledik. Bu anlayış doğrultusunda ekolojik tarım yaparak, doğayı koruyarak gelir yaratıyoruz.

Şu anda içinde bulunduğunuz bu arazide organik lavanta yetiştiriyoruz. Bu lavantaların satışı, EGET’in en önemli gelir kaynaklarından biri. Ayrıca trüf mantarı yetiştirme çalışmalarımız var. Bir diğer önemli hedefimiz ise, kuruluş sürecinde önemli yol aldığımız yaşlı sağlıklı yaşam merkezi projemizi hayata geçirmek.

Vakfa kaynak yaratırken uyguladığımız üretim modelimizle çevremize ve topluma örnek olmaya çalışıyoruz; büyük ölçüde de başardık. Burası, Ege Bölgesi’nde profesyonel ve bilimsel yöntemlerle kurulmuş ilk lavanta işletmesidir. Bizden sonra bölgede birçok lavanta bahçesi kuruldu; Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin tarlası, Yerkesik’teki lavanta bahçesi bunlara örnektir.

Trüf mantarı konusunda da Türkiye’nin ilkleri arasındayız. Bu alandaki girişimlerimiz de bölgede yaygınlaşmaya başladı. Örnek alınması gereken başka uygulamalarımız da var; örneğin zeytinyağı üretimimiz… Kendi zeytinliğimiz olmamasına rağmen, uluslararası ödüller almış bir zeytinyağımız var.

 

HAT: Bursiyerlerinizi nasıl seçiyorsunuz?

Özlem Uzman: Geliştirmek için yıllardır uğraştığımız çok şeffaf, dijital bir yazılımımız var.

Vakfımız 2015 yılında kuruldu. 2016 yılından bu yana burs vereceğimiz öğrencileri bu dijital sistem üzerinden belirliyoruz. Dijitali çok kolay benimsediğimiz için kendimizi Türkiye’nin en yenilikçi vakfı olarak tanımlıyoruz. Hatta, Türkiye’nin mobil uygulamasıyla burs başvurusu kabul eden ilk vakfı EGET’tir.

Hiç kimseye kalem oynanmıyor, iltimas geçilmiyor. Maddi gereksinim önemli olmakla birlikte, bunun dışında da ölçütlerimiz var. Aday bursiyerleri 35’ten fazla belgeyle teyit ediyoruz. Önce öğrenciler başvuruyor; ardından, o yıl vereceğimiz burs sayısına göre belirlediğimiz katsayıya uyan öğrencilerden belgelerini yüklemelerini istiyoruz. Yüklenen belgeler tek tek inceleniyor.

Bu süreçte eğitim ve burs komisyonumuz devreye giriyor. Belgeleri ve beyanları uyuşan öğrenciler internet üzerinden mülakata davet ediliyor.

Henüz kısıtlı sayıda burs verebiliyoruz. Bu nedenle en çok hak edene; gelecekte ülkesini düşünen, seven ve bir başkasının da elinden tutmak isteyenlere burs vermeye özen gösteriyoruz.

Siyaset üstü bir sivil toplum kuruluşuyuz; bununla birlikte en önemli ilkemiz, çalışmalarımızı Cumhuriyetin değerleri ve Atatürk’ün ilkeleri ışığında sürdürmektir.

Üç tür bursumuz var: EGET Vakfı Lisans Bursları, EGET Vakfı Lise Bursları ve Safai Bey’in özellikle istediği, Muğla’daki yangınlardan sonra sadece Muğla’da öğrenim gören çocuklara açtığımız lise bursları. Ayrıca, onu uğurladıktan sonra hayata geçirdiğimiz “Yaşayan Safai Lisans Bursları”mız var. Bu burs, Safai Bey’in ilgi alanları olan mimarlık ve güzel sanatlar gibi bölümlerde öğrenim gören üç öğrenciye, bir yıl süreyle ve diğer burslara kıyasla daha yüksek bir miktarda veriliyor.

 

HAT: 9 yılda kaç öğrenciye burs verdiniz?

Dr. Naki Bulut Bu süre zarfında EGET Vakfı’na burs başvurusu yapan toplam öğrenci sayısı 39.960. Burs verdiğimiz toplam öğrenci sayısı ise 245. 2024-2025 öğretim yılında burs alan öğrenci sayımız 58 oldu.

Burs almaya hak kazanan öğrencileri eğitim hayatları boyunca yalnız bırakmıyoruz. EGET bursiyerleri arasında zamanla güçlü bir bağ ve bir aile yapısı oluştu. Kendi aralarında sürekli iletişim kurdukları, dayanışma içinde oldukları bir yapı var.

Öğrenciler, yaşadıkları deneyimleri ve duygularını kimi zaman bizimle, kimi zaman da kamuoyuyla paylaşıyorlar. Ayrıca EGET bursiyerlerinden, her yıl en az üç gün bir sosyal sorumluluk projesinde görev almalarını bekliyoruz. Şu an burada, bu çalışmalara katılan iki-üç öğrencimiz bulunuyor.

 

HAT: Aidiyet duygusu nasıl oluşuyor?

Naki Bulut: Evet…  Çok güzel. Özlem Hanım anlatsın.

Özlem Uzman: Bizim burslarımız geri ödemelidir. Örneğin, ilk burs vermeye başladığımız dönemde miktar altı yüz liraydı. Bir öğrenci bizden ilk yıl altı yüz, ikinci yıl bin, üçüncü yıl iki bin lira almış olabilir; aldığı toplam tutar ne olursa olsun, mezun olduktan sonra işe başladığında bu tutarı hiçbir faiz işletmeden geri ödüyor.

Bunu, sizin de değindiğiniz gibi, aidiyet bilincini oluşturmak için yapıyoruz. Biz bir öğrencinin elinden tutuyoruz; o da mezun olduğunda başka bir öğrencinin elinden tutsun istiyoruz. Hatta ödemeleri dört yıla bölerek kolaylaştırıyoruz. Buna rağmen bursiyerlerimizin çoğu, “Ben iş buldum” ya da “Memuriyete atandım, hemen ödemek istiyorum” diyerek borcunu erken kapatıyor. Dahası, bursiyerlerimiz arasında “Ben bir öğrenci okutmak istiyorum” diyenler bile var.

Türkiye’de iş yapmak gerçekten çok zor; adeta bütün sistemler insanı iş yapmamaya iter gibi. Böyle bir ortamda, attığınız tohumların filizlenmesini, hatta meyve vermesini görmek, tüm zorluklara rağmen bize güç veriyor. Bizim asıl motivasyon kaynağımız, bu çocuklardan gelen geri dönüşler.

 

HAT: Aidiyet duygusu konusu için geri ödeme dışında… Mesela burada çalışma

Dr. Naki Bulut: Farklı burs programlarımızın, farklı sürelerde sosyal sorumluluk proje zorunlulukları bulunuyor. Örneğin, şu anda burada bulunan iki öğrencimiz “Yaşayan Safai Bursu”ndan yararlanıyor ve bu kapsamda projelerini tamamlamak için 10 gün süreyle çalışmaları gerekiyor.

Vakıflar, gönüllülük esasına göre faaliyet gösterir. Ancak mevcut gönüllülük mevzuatında bazı eksiklikler bulunduğundan, gönüllüler sahada görev alırken tüm gerekli önlemleri titizlikle alıyoruz. Öğrencilerin burada geçirdikleri süre boyunca yol ve yemek masraflarını karşılıyor, projelerini güvenli ve sağlıklı bir şekilde tamamlamalarını sağlıyoruz

 

HAT: Bizde eksik olan konulardan biri de aidiyet duygusu. Bana göre mutlaka bir geri dönüş olmalı; kişi buradan aldığının karşılığını bir şekilde ödemeli. Hayat başarısı yeterli olmayabilir, ekonomik durumu elverişli olmayabilir… Bunlar elbette mümkündür. Yine de vakfın herhangi bir alandaki yükünü, az ya da çok omuzlamalı. Bu konuda yaptıklarınız, diğer vakıflara da ışık olacaktır. Bu nedenle özellikle üzerinde duruyorum.

Özlem Uzman: Sanırım şunu söyleyebiliriz: Sosyal sorumluluk projelerine katılım bursiyerlerimiz için bir zorunluluktur. Lisans öğrencilerimiz için bu süre en az üç gündür. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen öğrencilerin bursu, Yönetim Kurulu kararıyla sonlandırılır.

Aldığı bursun karşılığını veremeyen kişinin topluma da faydası olmayacağına inanıyoruz. Bu nedenle sosyal sorumluluk projesini tamamlamayan öğrencilerle yola devam etmiyoruz. Sosyal sorumluluk görevini yerine getiren gençlerde ise geleceğe dair umut veren bir ışık görüyoruz.

 

HAT: Son yıllarda tarımda çalışacak insan bulmak çok zor. Üç günlük sosyal sorumluluk süresi sonunda “Biz buraya aitiz, dolayısıyla üç gün değil, daha fazla çalışmak istiyoruz” diyen oluyor mu?

Özlem Uzman: Oluyor, hem de sıkça. Çoğu öğrencimiz bu süreyi kendi isteğiyle uzatıyor. Örneğin, veterinerlik fakültesinde okuyan bir öğrencimiz vardı. Bir gün bana, “Ben sanıyordum ki bir yerde paranız var, siz bunu bize burs olarak veriyorsunuz. Meğer ne kadar çok çalışıyormuşsunuz, ne kadar emek varmış burada,” dedi.

O öğrenci, ertesi yıl biz çağırmadan yeniden geldi. Aslında üç gün kalması gerekiyordu, ama yirmi gün kaldı. Sonunda “Artık git” dedik ve yolculuk için çantasına bir zarf koyduk.

Bir süre sonra bir mesaj gönderdi, hâlâ okudukça tüylerim diken diken olur:

“Bana verdiğiniz tişörtü giydim, yemeğinizi yedim. Ama bu, benim kabul edemeyeceğim bir şey. Birazcık emeğim varsa helali hoş olsun. Bu parayı da iade ediyorum.”

İşte bu, aidiyet duygusunun en güzel örneklerinden biridir. Çok, çok önemli…

 

HAT: Çalışmalarınızın sadece bunlarla sınırlı olmadığını biliyorum…

Dr. Naki Bulut: Evet, bir merkezimiz var. Onu siz gördünüz. 100 yıllık, harap bir binaydı; aldık, gerekli restorasyonu yaptık.

Oralar, sosyo-kültürel gelişim bakımından Muğla’nın en geri bölgelerinden biri. Bölgede bir kitap okuma alışkanlığı kazandırmak istedik. Bu doğrultuda “Kapısız Kitaplıklar, Kitaplar Caddelerde” projesini başlattık. Her cuma öğleden sonra kitaplarımızı sokağa çıkarıyoruz. O sokağın çocukları bu kitaplardan alıyor, okuyor; bir sonraki hafta getirip bir başkasını alıyor. Yıl sonunda da en çok kitap okuyan çocuklara ödüller veriyoruz. Aldıkları kitapları okuyup okumadıklarını denetlemek için kitapla ilgili kompozisyon yazıyorlar ya da bir resim çiziyorlar. Kitap, belleklerinde ne iz bıraktıysa, böylece okuduklarını kanıtlamış oluyorlar.

Bu projeyi Büyükşehir Belediyesi’ne sunduk. Kitapların, özellikle kitaba erişimi zor olan dağ köylerinde yaşayan çocuklara ulaştırılması için belediyeden destek istedik.

Hedef sadece köylere kitap götürmek değil. O mobil ünite, beraberinde ziraat mühendisi, doktor, diş hekimi, sanatçı, edebiyatçı da götürebilir. Köylülerin nitelikli kişilerle buluşması sağlanabilir; orada kurslar, konserler, söyleşiler düzenlenebilir.

Büyükşehir Belediyesi, bu projeye sıcak baktıklarını söyledi.

Özlem Uzman: Bir diğer önemli projemiz Doğayla Yaşam Akademisi. EGET Vakfı’nın ekoloji ve sürdürülebilirlik alanındaki uzun yıllara dayanan deneyiminden doğan, disiplinlerarası bir eğitim programı. TED Üniversitesi ve TOVAK Vakfı iş birliğiyle yürütülen programda, farklı disiplinlerden akademisyenler ekolojiye bütüncül bir bakış açısı kazandıran teorik ve uygulamalı eğitimler veriyor.

İlk kez 2023 yılında, kendi burslu öğrencilerimizi kapsayacak şekilde başlattık. Kaynaklarımızı bir araya getirerek onların katılımını sağladık. Katılımcılar arasında deniz görmemiş gençler vardı; hatta bir öğrenci, yüzmeyi bilenler öğretmek istemesine rağmen “kendi kendime öğrenmek istiyorum” dedi ve gerçekten öğrenerek döndü.

2024’te program, Muğla Büyükşehir Belediyesi iş birliğiyle “Kadın ve Ekoloji” temasıyla gerçekleştirildi. 2025’te ise üçüncü kez düzenlenecek ve temel yapısı sabit olmakla birlikte, farklı kurumların öncelikleri doğrultusunda birlikte şekillendirilebilecek esnek bir yapıya sahip olacak.

Akademide katılımcılar, beşeri bilimler, felsefe, sanat ve edebiyatın ekoloji perspektifiyle ele alındığı kuramsal oturumlara katılıyor; balkon bahçeciliği, arıcılık ve lavanta damıtımı gibi uygulamalı çalışmalara dahil oluyor. Bu çalışmalar, EGET Vakfı’nın Menteşe’deki Permakültür Bahçesi ve Ula’daki Armutçuk Organik Tarım İşletmesi’nde gerçekleştiriliyor. Alan gezileri sayesinde katılımcılar, üretimi yerinde görüp öğrendiklerini doğrudan pratiğe aktarma fırsatı buluyor. Böylece akademi, ekolojiyi yalnızca teoride değil, yaşamın içinde deneyimleme imkânı sağlıyor.

Katılan herkesin ufkunu genişleten bu programı, önümüzdeki yıllarda da sürdürmeyi ve daha fazla gencin hayatına dokunmayı hedefliyoruz.

 

HAT: Ekoköyle bağlantısı var mı?

Özlem Uzman: Bizim en başından beri ekolojik bir köy kurma fikrimiz vardı. Vakfı sürdürülebilir kılabilmemiz için böyle bir projeye ihtiyaç olduğuna inanıyoruz. Ekoloji dediğiniz şey, iki tahta kulübe ile olmaz.

Bu nedenle varlıklı turisti buraya çekmekte zorlanıyoruz. Artık deniz tatili dönemi bitti; İspanya’da, İtalya’da olduğu gibi bizde de sona erdi. Bu zengin coğrafyada agroturizme ve ekoturizme yönelmemiz, ancak bunu bilinçli bir şekilde yapmamız gerekiyor.

Safai Bey, bütün bunları hayata geçirebilmek için bir ekoköy planladı. Tarımı ve hayvancılığı ekolojik yöntemlerle yaparak, konaklayan misafirleri üretim sürecine dahil eden bir sistem tasarladı. İlgi alanınız hayvancılık mı? O zaman başında bir veteriner olacak. Ziraat mi? Ziraat mühendisiyle çalışılacak. Ya da “Ben tekneyle gezmek istiyorum” mu diyorsunuz? O zaman denizde, bölgenin doğal ve kültürel zenginliklerini tanıtan bir deneyim sunulacak.

Amacımız, ekoloji bilinci yüksek varlıklı ziyaretçileri buraya çekerek hem iş alanları yaratmak hem de bölgenin gelir seviyesini yükseltmekti. Ne yazık ki, attığımız her adımda büyük engellerle karşılaştık.

 

HAT: Ama çalışmaya devam ediyorsunuz. Hatta buna bağlı Gerontoloji konusunda da bir önemli projeniz olmalı.

Dr. Naki Bulut: Biliyorsunuz, insan ömrü uzadı ve dünyadaki yaşlı nüfus giderek artıyor. İnsanlar ileri yaşlarında, yani “yaşlı” olarak tanımlanan dönemde, kendilerini çoğu zaman yalnız ve güçsüz hissediyor. Biz bu merkezi, insanların gelip sığınabilecekleri ya da korunacakları bir yer olarak tasarlamadık. Aksine, mesleğinde duayen olmuş bilim insanı, sanatçı, tarihçi, hekim gibi alanında billurlaşmış birikime sahip, adeta birer deha olan değerli kişileri burada buluşturmayı; bilgi ve deneyimlerini toplumla paylaşmayı sürdürebilecekleri bir yapı oluşturmayı hayal ettik.

Bu insanlar bilgi ve deneyimleriyle aslında birer hazine. Onlar, uygun koşullar sağlandığında ve hafif bir destek sunulduğunda, çok büyük toplumsal gelişmelere katkı sunabilecek kişiler. Biz de Gerontoloji Köyümüzde, onlara bu imkânları sunmayı hedefliyoruz. İstiyoruz ki bir müzisyen burada bestelerini yapabilsin, bir ressam resimlerini çizebilsin, bir tarihçi araştırmalarını sürdürebilsin, konferanslarını verebilsin. Düşünün ki bir romancı, günlük yaşamın kaygılarından uzak şekilde eserini yazıyor ve bizim de desteğimizle okurlarla buluşturabiliyor. Gerekirse onlara asistan desteği de sağlayacağız.

Ayrıca, koruyucu sağlık hizmetleri sunacağız; tansiyonlarını ölçecek, ateşlerini takip edeceğiz. Ekolojik tarım yöntemleriyle üretilmiş ürünlerle beslenmelerini sağlayacağız. Amaç, ömürlerinin son döneminde daha sağlıklı, üretken, mutlu ve uzun bir yaşam sürmelerine destek olmak.

Varsa eksik kalan projelerini tamamlamaları için de imkân tanıyacağız.

İşte bu hayalimizi gerçekleştirmek üzere, Yılanlı Dağı’nda, 1.060 metre rakımlı Elkin bölgesinde, 200 dönümün üzerinde bir arazi aldık. Çevresi tamamen steril, karaçam ormanlarıyla kaplı, adeta bir cennet. Oraya kimse izinsiz bir yapı konduramaz; o kadar korunaklı ve özel bir yer.

 

HAT: Bu tür ekolojik köylerin en önemli özelliği çevresidir. Çevrede, termik santral varsa, kömür, maden aranıyorsa yaptığınız işin bir anlamı kesinlikle yoktur.

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Özlem Uzman: Evet, eklemek isterim. EGET Vakfı İktisadi İşletmesi, vakfın sürdürülebilirliğini sağlamak ve burs fonunu güçlendirmek amacıyla, kendi organik tarım alanlarında ve yerel üreticilerden temin ettiği ürünlerle doğal üretim anlayışını benimseyerek faaliyet gösteriyor. Muğla’nın sahil kentinde kurulan ilk lavanta tarlasını ve Muğla’nın organik tarım sertifikalı ilk distilasyon ünitesini hayata geçirdik. Burada üretilen lavanta yağını yalnızca hammadde olarak satmak yerine, katma değer kazandırmak amacıyla Sağlık Bakanlığı onaylı kozmetik ürünlere dönüştüren ilk kuruluş olduk. Ayrıca, yerel üreticilerden temin edilen Memecik zeytinleriyle ürettiğimiz zeytinyağlarımız, uluslararası platformlarda beş kalite ödülüne layık görüldü.

Üretim modelimizin en önemli hedeflerinden biri, insanların “Bu ürün Muğla’dan alınır, sağlıklıdır” diyebileceği güvenilir ürünler üretmek. “Doğadan Size, Sizden Eğitime” sloganımız da bu anlayışın özünü anlatıyor: Doğal yöntemlerle üretilen ürünler tüketiciye ulaştıktan sonra elde edilen tüm gelir, gençlere burs olarak aktarılıyor. Böylece hem doğanın korunmasına hem de eğitime destek sağlanıyor.

Dr. Naki Bulut: Kuşkusuz birçok sorunla karşılaşıyoruz. Burası EGET Vakfı’na ait ve biz tüm çalışmalarımızı, kamu yararına ciddi hedefler koyan bir sivil toplum kuruluşu olarak yürütüyoruz. Ancak bürokrasi, zaman zaman bu çabaları sanki rant amacı güden özel bir yatırım gibi değerlendiriyor. Bu yaklaşım bizi gerçekten rahatsız ediyor. Oysa bu çalışmaların, kamu kurumları ile yerel ve merkezi yönetimler tarafından desteklenmesi gerekirken, çoğu zaman kendimizi yalnız hissediyoruz.

Bu durum hem ilerleme hızımızı yavaşlatıyor hem de gereksiz enerji kaybına yol açıyor. Oysa bu kadar emekle çok daha fazla yol alabilecek durumdayken, yerimizde sayıyormuşuz gibi hissediyoruz. Adeta ayaklarımızda pranga var; fakat biz buna rağmen, inadına ilerlemeye devam ediyoruz. Çok sınırlı sayıda çalışanımız ve gönüllümüz olmasına rağmen uluslararası ödüller aldık, birçok uluslararası projeye imza attık. Ne var ki, tüm bu başarılar Muğlalılar tarafından bile yeterince bilinmiyor.

 

HAT: Özlem Hanım, HEEFTA nedir?

Özlem Uzman: HEEFTA (Holistic Environmental Education: From Training to Action), yani Bütüncül Çevre Eğitimi: Eğitimden Eyleme, EGET Vakfı tarafından geliştirilen ve Interreg NEXT Akdeniz Havzası Programı’nda destek almaya hak kazanan uluslararası bir eğitim projesi. 15 ülkeden gelen 631 başvuru arasından seçilen 60 proje içinde yer alıyor. Ayrıca gençlik alanında desteklenen yalnızca 7 projeden biri ve Türkiye’den seçilen 3 gençlik projesinden biri olma özelliğini taşıyor.

Proje; Türkiye, İspanya, İtalya, Yunanistan, Mısır ve Tunus’tan ortakların iş birliğiyle yürütülüyor. İki yıldır TED Üniversitesi ortaklığıyla sürdürülen Doğayla Yaşam Akademisi’nin deneyiminden yola çıkarak hazırlandı. Amacımız, üniversite öğrencilerine çevre krizini sosyal, ekonomik ve politik boyutlarıyla kavratmak; mavi ve yeşil beceriler kazandırmak; çözüm odaklı bir bakış açısı geliştirmelerine katkı sağlamak.

İki yıl sürecek bu kapsamlı ve yüksek bütçeli proje, EGET Vakfı’nın uluslararası ölçekte attığı en önemli adımlardan biri. Bu, EGET Vakfı için olduğu kadar Muğla ve Menteşe için de önemli bir başarı; çünkü proje kapsamında bölgeye ciddi bir bütçe ve uluslararası ağ erişimi sağlanacak.

Program kapsamında atölyeler, saha gezileri ve eko-tasarım odaklı eğitimlerle gençlerin donanımını artırmayı hedefliyoruz. Bu anlamda, HEEFTA’yı, Doğayla Yaşam Akademisi’nin uluslararası ölçekte geliştirilmiş ve yaygınlaştırılmış bir versiyonu olarak da düşünebiliriz. Başkanımızın da dediği gibi, “Dünya kenti Muğla” vizyonuna biz de bu projeyle küçük ama anlamlı bir katkı sunmaya çalışıyoruz.

HAT: Anlatmak istediğiniz daha çok şey olduğunu biliyorum. Umarım emeklerinizin karşılığını tez zamanda alırsınız. EGET, çölde vaha gibi. Onu iyi insanlara tanıtmak benim için bir görevdi. Dilerim EGET büyür, EGET’ler çoğalır. Başarılar.

 

Bir Yorum Yazın


Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.