Kanalımıza ABONE olmayı, beğendiyseniz BEĞEN tuşuna basmayı, PAYLAŞmayı ve YORUM yapmayı ihmal etmeyin lütfen…

">

Vefa Sadece İstanbul’da Bir Semt Adı Değildir / VİDEO İZLE


Kanalımıza ABONE olmayı, beğendiyseniz BEĞEN tuşuna basmayı, PAYLAŞmayı ve YORUM yapmayı ihmal etmeyin lütfen…

Yayınlama: 03.11.2025
3.491
A+
A-

“Masumiyet karinesi, suçsuzluk ilkesi veya uluslararası hukuk terimi olarak; suç kesinleşmediği sürece kimsenin hükümlü sıfatıyla değerlendirilemeyeceğini ifade eden, temel hukuk doktrini. Evrensel hukuk kurallarına göre, bir kişinin masum olduğunun kanıtlanmasına gerek yoktur; kişinin suçluluğunun kanıtlanamamış olması yeterlidir. Bunun için masumiyet karinesinin temelini, hukukta hüküm giydirmenin yalnızca iddia edilen suçların kanıtlanmasıyla mümkün olduğu gerçeği oluşturur.

 Bu da hüküm giymemiş kimsenin suçlu sayılamayacağı veya suçlu olarak lanse edilemeyeceği ilkesini; yani masumiyet karinesini doğurur. Masumiyet karinesi evrensel bir yargı doktrini olup; İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde yer almaktadır. Buna bağlı olarak bu bildiriye taraf olan ülkeler, yasalarında bu doktrine yer vermek durumundadır…”

30 Ekim Perşembe akşamı Ahmet Aras ile canlı yayını sırasında Niyazi Atare’nin gözaltına alındığı ve evinde arama yapıldığı haberi geldi. Birkaç gün öncesinde de Niyazi Atare ile ilgili olarak; “Askerlikten muaf olmak için, sahte çürük raporu aldığı ve bu nedenle tam teşekküllü bir hastanede sağlık kontrolünden geçirilmiş. Aslında hasta değilmiş…” şeklinde bir dedikodu dolaştırıldı. Hemen ardından da Muğla Büyükşehir Belediyesi MUTAŞ Yönetim Kurulu Üyeliğinden ve Bodrum Belediyesi Koordinatörlüğü görevinden istifa etti.

Niyazi “Tamer başkanımın bilgisi doğrultusunda ailevi ve sağlık nedenlerim ile görevimden istifa ediyorum…” açıklamasında bulunmuştu.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Fener alayında da her zamanki gibi Bodrum Belediye Başkanı Tamer Mandalinci ve CHP Bodrum İlçe Başkanı Tuna Işın’ın arkasında yerini almıştı. Bir gün sonra olacaklardan habersiz (ya da haberli onu bilemiyorum) ömrünü verdiği CHP’nin konvoyunda Cumhuriyet coşkusunu yaşıyordu binlerce Bodrumlu yurttaş gibi.

Gözaltına alınmasının ardından ise bence tam bir vefasızlık olarak tanımlayabileceğim bir şekilde CHP Muğla İl Başkanlığından partiden kesin ihraç edilmesi talebi ile disipline sevk edildiği yönünde haberler geldi. Tam bu sırada Niyazi Atare’nin de ifadesi sırasında yanında bulunan CHP’li Meclis Üyesi Avukat Azat Öztürk ve birkaç partilinin uyarısı ile kesin ihraç yerine tedbiren disipline sevk edildiği öğrenildi. Bu arada Azat Öztürk ile Niyazi Atare’nin parti içinde görüş ayrılıklarının olduğunu hepimiz biliyoruz. Azat Öztürk hem avukatlık mesleğinin gereği hem de yol arkadaşına sahip çıkmak adına çok isabetli bir uyarıda bulunduğunu da söylemem gerekiyor.

Bu yaşanan süreçte önce suskunluk sonrasında da timsah gözyaşları ardı ardına gelmeye başladı.

Sonra biraz tedbirli bir şekilde suya sabuna dokunmadan söylenen sözler ve açıklamalar. Ne kadar samimi ya da samimiyetsiz olduğunu herkes gördü hissetti.

Taki Süleyman Uysal’ın açıklamasına kadar. Başarıları ile Bodrum’un gururu olan The Bodrum Cup Komite Başkanı Süleyman Uysal sosyal medya hesabından şöyle sesleniyordu;

“Ben Niyazi’yi ne siyasetten ne belediyeden tanırım, Niyazi’yi doğduğum büyüdüğüm mahallemden tanırım. Hiç kimse fikre inanmamışken yelken yarışımızın komitesinin kuruluşunda yer alan, yine herkes unutmuşken Bodrum yelkenli okul gemisini kurtarmak için BOSAV vakfının değerli yönetim kurulu üyesi olmayı kabul etmiş kıymetli bir arkadaşımdır. Bizimle simit satan emekçi bir abisinin hakkını savunmak için bir gece kavga etmiş, ettiğimiz seyahatler boyunca her ihtiyacı olana koşmaya çalışarak bizi bunaltan, babasından miras siyaseti dava edinmiş ve siyasete atılmaya cesaret etmiş bir kardeşimdir.

Dün yanında ve savunmasında dostları vardı. O foseptiği patlayınca gece yarısı yatağından kaldıranları, ne seçimi olursa olsun ondan akıl isteyenleri orada göremediğim için çok üzgünüm. Dava hakkında konuşmak doğru olmayacaktır, ancak masumiyet karinesi ortadadır. Ben bir arkadaşı olarak kendisin kötülükle işi olmayacağına gönülden inanıyor, yürüdüğümüz tüm yollarda suçsuzluğu kanıtlanana dek olumsuz bir aksiyon almayarak kendisini hasretle bekleyeceğimi herkesin bilmesini istiyorum…”

Bu açıklamanın ardından Niyazi Atare ile ilgili “VEFA” mesajları adeta yağmur gibiydi.

Vefalı mesajlar artmaya başlayınca AKP Bodrum İlçe Teşkilatı ve AKP’li Meclis Üyesi ve Grup Sözcüsü Avukat Halime Kaya’dan oldukça ılımlı bir açıklama yayınlandı. (Ne yazıkki bu açıklama yerel basının tamamına gönderilmedi. Bildiğim kadarı ile sadece üç yerel haber sitesine özelden gönderilmiş. AKP Bodrum İlçe Yönetimine ve Muğla İl Başkanlığına bu konudaki uyarılarımızı yaptık elbette.) Bazı haber sitelerinde ya da köşe yazılarında “AKP’den Çok Sert Açıklama!” şeklinde başlıklar atılmış olsa da bence çok ılımlı ve düzeyli bir açıklama yapılmış. Zira AKP’nin şu süreçte öne çıkan prensi Seha Ergene de Niyazi Atare’nin yakın arkadaşıdır. Siyasi görüşleri farklı olsa bile el ele kol kola Bodrum için hizmet verme yarışındalar. Aynı Avukat Halime Kaya da Bodrum için hizmet eden nitelikli gençlerdir. Siyaset yaparken hoşgörüyü, arkadaşlığı ve nezaketi unutmuyorlar.

Sözün sonuna geldik.

Niyazi Atare CHP ile birlikte Bodrum için ömrünü adamış bir genç adamdır. Gençlik Kolları Başkanlığından bu yana Niyazi’yi kullanan CHP’li ağabeyler ve ablalar, CHP’nin il ve ilçe başkanları, Belediye Başkanları eğer Niyazi bir suç işlemişse, bu suça sizlerde iştirak etmiş sayılırsınız. 40 yaşına gelmiş işi yok, mesleği yok, emlakçılık yapıyorum demekten utanan bir genç. Sadece siyasetin içinde yer almış. Önseçimlerde birinci sırada seçilmiş, sonra birileri demişki “Sen yeterli değilsin o nedenle Büyükşehir Belediye Meclisi üyesi olma çekil kenara…” Niyazi de çekilmiş yol vermiş birilerine.

Önseçimlerde alın teri ile birinciliği kazandığı halde yol verdiği kişiler neredesiniz?

Mehmet Kocadon cezaevine girdiğinde “Bodrum Başkanının İstiyor” diye kampanya başlatmış ölümüne bayraktarlığını yapmıştı. Bir kısım CHP’li o zaman Niyazi’yi eleştirmiş, partisinden atmaya bile kalkmışlardı.

Ölümüne sahip çıkan Mahmut ve Mehmet Kocadon ya siz neredesiniz?

Gezi direnişinde CHP’li gençleri belirli bir disiplin ile organize eden Niyazi’nin yol arkadaşları ya sizler neredesiniz?

Tek tek saysak çok zaman alacak. O nedenle Niyazi Atare olayına vicdanınızı yüreğinizde ve aklınızı da kafatasında tutarak bakın lütfen. Yargı bir karar verecek ve suçluysa da bedelini ödeyecektir. Ama şu soruya da yanıt arıyorum doğrusu; son bir yıl içinde Ekrem İmamoğlu ve bir çok Belediye Başkanı, yönetici cezaevinde ve CHP hepsine sahip çıkıyor mitingler yapıyor.

Daha suçlu olup olmadığı ya da bir kumpasa kurban edildiği belli olmayan Niyazi Atare’yi CHP’den ihraç etmek ne kadar “VEFA” içeriyor?

CHP’liler “Bana bir şey olursa partim bana sahip çıkar mı acaba?…” demeyecek mi?

Yorum sizin eyvallah…

 

Bir Yorum Yazın


Ziyaretçi Yorumları - 2 Yorum
  1. Birol Ahi dedi ki:

    Kurt ile Köylü ve Vefâ….
    Bir kurdu avcılar fena halde sıkıştırmışlar. Kurt ormanda oraya buraya kaçmakta, ancak peşindeki avcıları bir türlü def edemez. Canını kurtarmak için deli gibi koşarken bir köylüye rastlar. Köylü elinde yabasıyla tarlasına girmektedir.
    Kurt adamın önüne çöker ve yalvarmaya başlar: “Ey insan ne olur yardım et bana, peşimdeki avcılardan kaçacak nefesim kalmadı, eğer sen yardım etmezsen biraz sonra yakalayıp öldürecekler.” Köylü bir an düşündükten sonra yanındaki boş çuvalı açar, kurda içine girmesini söyler. Çuvalın ağzını bağlar, sırtına vurur ve yürümeye devam eder. Birkaç dakika sonra da avcılara rastlar. Avcılar köylüye bu civarda bir kurt görüp görmediğini sorarlar, köylü “görmedim” der ve avcılar uzaklaşır.
    Avcıların iyice uzaklaştığından emin olduktan sonra köylü sırtındaki torbayı indirir, ağzını açar, kurdu dışarı salar.
    “Çok teşekkür ederim” der kurt, “Bana büyük bir iyilik yaptın”
    “Önemli değil” der köylü ve tarlasına gitmek üzere yürümeye başlar.
    “Bir dakika” diye seslenir kurt: Çok uzun zamandır
    bu avcılardan kaçıyorum, çok bitkin düştüm, açım, kuvvetimi toplamam için bir şeyler yemem lazım ve burada senden başka yiyecek bir şey yok.
    Köylü şaşırır: “Olur mu, ben senin hayatını kurtardım.”
    “Yapılan iyiliklerden, verilen hizmetlerden daha çabuk unutulan bir şey yoktur” der kurt.
    “Ben de kendi çıkarım için senin iyiliğini unutmak ve seni yemek zorundayım.” Bir süre tartıştıktan sonra, ormanda karşılarına çıkacak olan ilk üç kişiye bu konuyu sormaya ve ona göre davranmaya karar verirler.
    Karşılarına önce yaşlı bir kısrak çıkar. “Ne vefası” der kısrak, “Ben sahibime yıllarca hizmet ettim, arabasını çektim, taylar doğurdum, gezdirdim. Ve yaslanıp bir işe yaramadığımda beni böylece kapıya koydu…”Bir sıfır öne geçen kurt sevinirken bir köpeğe rastlarlar. “Ben hizmetin değerini bilen bir efendi görmedim” der köpek,
    “Yıllardır sadakatle hizmet ederim sahibime, koyunlarını korurum, yabancılara saldırırım, ama o beni her gün tekmeler, sopayla vurur…” Kurt köylüye döner, “İşte gördün” der. Köylü de son bir çabayla “Ama üç diye konuşmuştuk, birine daha soralım, sonra beni ye” diye cevap verir.
    Bu kez karşılarına bir tilki çıkar. Başlarından geçenleri, tartışmalarını anlatırlar. Tilki hep nefret ettiği kurda bir oyun oynayacağı için keyiflenir. “Her şeyi anladım da” der tilki “Bu küçücük torbaya sen nasıl sığdın?”
    Kurt bir şeyler söyler, tilki inanmamış gibi yapar: “Gözümle görmeden inanmam…” İşin sonuna geldiğini düşünen kurt torbaya girer girmez, tilki köylüye işaret eder ve köylü torbanın ağzını sıkıca bağlar. Köylü eline bir taş alır ve “Beni yemeye kalktın ha nankör yaratık” diyerek torbanın içindeki kurdu bir süre pataklar.
    Sonra tilkiye döner “Sana minnettarım beni bu kurttan kurtardın” der. Tilki de “Benim için bir zevkti” diye cevap verir. O an köylünün gözü tilkinin parlak kürküne takılır, bu kürkü satarsa alacağı parayı düşünür ve hiç beklemeden elindeki taşı kafasına vurup tilkiyi öldürür. Sonra da torbanın içindeki kurdu ayağıyla dürter:
    “Haklıymışsın kurt, yapılan iyilikten daha çabuk unutulan bir şey yokmuş…

  2. Cenk Kılınçel dedi ki:

    Fatihcim, bu yaklaşımınla nasıl kamu vicdanı yansıtılırın ve nasıl sorumlu bir gazetecilik yaklaşımı sunulurun çok iyi bir örneğini sergilemişsin.. seni tebrik ediyorum arkadaşım..