İlahi Adalet Devreye girer mi? Bence Girer… / Fatih Bozoğlu ile Sokağın Sesi 13.Bölüm 19 Eylül 2025
Zeytinime, havama, suyuma dokunma!
Bu sıradan bir slogan değil.
Çok ciddiye almamız gereken, üstelik hayati önem taşıyan bir slogan. Ne sağcı, solcu, ne de başka bir siyasi görüşünüz olsun, hiç fark etmez. Eğer yurtseverseniz bu konuda taraf olmanız gereklidir. Mutlak bir gerekliliktir. Doğadan yana olmayanın yurtseverliği de sorgulanır. Bu iki kere iki dört eder kadar kesin bir durumdur.
Zeytinime, havama, suyuma dokunma!
Kimine göre direniş, kimine göre avazı çıktığı kadar haykırış, kimine göre de uyarış. Aslında vahşi kapitalizme, vatan hainliğine karşı insani bir mücadeledir.
Zeytini, havayı, suyu korumak için kolları sıvayıp mücadele etmek bir Kuvayı Milliye hareketidir.
Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik üzerine kurulmuş bir barış hareketidir aynı zamanda.
Köylü bir kadın, etrafındaki birkaç kadını alıp zeytini, havayı, suyu ve elbette ormanlarını korumak için başlattığı bu direniş neredeyse sona geliyor ve bu mücadelede en önde yer alması gereken Muğlalılar ve hangi partili olduğuna bakılmaksızın tüm siyasetçiler aval aval izlemeye devam ediyorlar.
Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, Muğla CHP Milletvekilleri Gizem Özcan, Süreyya Öneş Derici ve Cumhur Uzun bu konuda net tavır koydular ve İkizköy kadınlarının her daim yanlarında olmaya çalıştırlar. Ama Kadem Mete, Yakup Otgöz ve Metin Ergun’un da zeytini, havayı, suyu ve Akbelen ormanlarını korumak için canla başla mücadele etmelerini isterdim. Hani “Hayaldi gerçek oldu” diyorlardı ya da “Yaparsa AKP Yapar” diyerek İkizköy köylülerinin yanında olabilselerdi.
CHP bu mücadelenin yanında olduğunu deklare etmiş olsa da, gözlemlerimiz birkaç siyasetçi dışında zeytini, havayı, suyu ve Akbelen ormanlarını korumak için hiçbir şey yapmadılar. Oysaki CHP Mustafa Kemal Atatürk’ün o unutulmaz strateji ve kararını her daim akıllarında tutmaları gerekiyordu;
“Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz. Onun için küçük büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük büyük her birlik, ilk durabildiği noktada yeniden düşmana cephe kurup savaşa devam eder. Yanındaki birliğin çekilmeye mecbur olduğunu gören birlikler ona tâbi olamaz. Bulunduğu mevzide sonuna kadar dayanmaya ve karşı koymaya mecburdur…”
İktidar tarafından başta yerel yönetimlere ve CHP İstanbul İl Başkanlığına yapılan operasyonlar, nedeni ile CHP’ye baskı uygulandığı, hukukun askıya alındığını ifade edilirken bütün dikkatlerin oraya çekilmesi ile Akbelen ve İkizköy vahşi kapitalizmin kurbanı oldu. CHP hala aval aval bakmaya devam ediyor. Yeniden anımsatalım ““Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır. O satıh bütün vatandır.”
Bilmem anlatabildim mi?
Bu arada Sosyalistler ve devrimcilere de bir çift sözüm var. Onlar da birbirlerine nefretle bakmaya devam ediyorlar. Dayanışma mayanışma diyerek, sokaklarda üç beş bayrak sallayarak (ki gerçekten üç beş kişiler) “Faşizme karşı omuz omuza” sloganı atıp, “Armudun sapı var, üzümün çöpü” diyerek parça pinçik oldular. Onlar da üç beş kişi dışında sadece magazinel eylemler dışında bir şey yapmadan “Şanlı Yenilgiler”ine bir yenisini daha eklediler.
Bodrum’dan, Seydikemer’e kadar görev yapan biz yerel gazetecilere, YK Enerji tarafından suyu gasp edilen ve susuzluk çeken Bodrum ahalisine, yazları gelip keyifle tatil yapan, çimlerini sulayamadıklarından şikayet edip car car bağıran, belediye tarafından kendi depolarını ücretsiz doldurulunca da susan entelektüel ve varlıklı yazlıkçılara, Zeytin Festivalinde YK Enerji’yi ana sponsor yapan Milas belediyesi ve Zeytinlerin sökülmesine ses etmeyen Milas ahalisine ne diyebilirim ki? Akbelen direnişinin sembolü kadınlarımızdan biri olan Zehra nineden, Turgut Özal’ın karşına çıkıp “Benim evimi de yıkacaklar, ben bu halle nerelere gidip dirlik, düzen tutabilirim ki?” diyerek Turgut Özal’ın yanına kadar gelip gözlerinin içine bakarak Yeniköy Termik Santrali inşaatının önünde “Bu bacanın bittiğini gör de, tüttüğünü göreme!” diye ah eden Rahime Oral teyzeden utanmayanlar ve ibret almayanlar son sözüm sizlere;
Kemerköy Termik Santralının 1993’te 300 metrelik bacası tamamlandı, 1994’te 1. ve 2. üniteler, 1995’te 3. ünite üretime başladı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ise 17 Nisan 1993’de 65 yaşında vefat etti. Acaba İlahi Adalet devreye mi girdi dersiniz?
İlahi Adaletin devreye girmesi dileğiyle eyvallah…








Sevgili fatih
Daha iyi yazılmadı sana bütün yürekten teşekkür ederim selamlar